Temcit: Huzur dolu bir Ramazan geleneği
Sözlükte ‘temcit‘ ( Arapça Temcīd) kelimesi “yüceltme, övme, saygı gösterme” anlamlarına gelir ve genellikle üç aylarda minarelerde ezandan evvel okunan duaya verilen bir isimdir. Temcit üç aylar (Recep, Şaban ve Ramazan) dışında bazı özel gecelerde de okunur ama orucun başlangıcını haber verdiği ve genellikle ramazan ayında sahurda okunduğu için halk arasında “sahur” olarak da bilinir.
Temcid okumak Osmanlı ramazan geleneğidir. Her ne kadar unutulmaya yüz tutsa da Temcid geleneğini günümüzde devam ettiren yerler vardır.
İçindekiler
Temcid nasıl ortaya çıktı?
Bir gelenek olarak temcidin çıkış noktasının Memlük Sultanı 1. Baybars’ın oğlu Melikü’s-Said Sultan Nasırüddin Berke Han’ın verdiği emir üzerine olduğu söylenir. (Mehmed Zihni Efendi – Nimet-i İslam). Bazı kaynaklara göre ise temcīd, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)’in müezzini Bilâl-i Habeşî tarafından okunmaya başlanmıştır. Bir söylentiye göre de eski Mısır Valisi Mesleme bin Muhalled ( Hicri 58) camide ibadete daldığı sıralarda, kilisede gece yarısından sonra çalınan nâkus (çan) sesinden yaptığı ibadetin olumsuz etkilendiğini hissetmiştir. Ve Havran Emiri Şuraybil bin Amr’a temcid okutmaya başlamıştır.
Temcid geleneği…
Temcit minarelerde müezzinler tarafından üç ayların başlangıcı olan recep ayının ilk gecesinde okunmaya başlardı. Ramazanın ilk teravih gecesine kadar her yatsı namazının ardından okunmaya devam ederdi. Ramazanla birlikte ise müezzinler temcidi her sahurda ezandan önce minarelerden okunmayı sürdürürdü. Özellikle kandillerde temcit okunurken halk minareler altında toplanıp okunan bu makamlı duaya yorumlar yapar, eşlik ederlerdi.
Temcit nasıl icra edilirdi?
Türk Din Mûsikîsi’nde Câmi Mûsikîsinin bir formuna dönüşen Temcid-i Şerif, ramazanın ilk on beş gecesi “Merhaba ya şehr-i ramazan merhaba!” şeklinde başlardı. Ramazanın son on beş gecesinde ise “Elveda dost elveda” diyerek biterdi.
Temcidin icrasına ise “Ya hazreti mevlam” denilerek girilir ardından üç defa kelime-i tevhid (lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah) çekilerek başlanırdı. Daha sonra Hz. Muhammed (SAV)’e salâtüselâm getirilirdi. Yüce Allah’ın isimlerinden içeren bir Kur’an-ı Kerim ayeti okunur, bir beyitlik münâcât ya da na’tın ardından hep bir ağızdan “ve’l-hamdü li’llâhi rabbi’l-âlemîn” denilirdi. Sonra bir kişi fatiha okurdu. Yine bir kişi “Mâ kâne Muhammedün ebâ ehadin…” yahut “Sübhâne rabbike rabbi’l-izzeti ammâ yasifûn…” diye başlayan ayeti okurdu. Ardından hep bir ağızdan topluca “Ya Allah Hû” denilerek temcîd okuması bitirilirdi.
Temcit Pilavı
“Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp öne sürmek” deyimi bu gelenekten gelmiştir. Temcid pilavı özel tarifi olan bir pilav değildir. Herkesin bildiği pirinç pilavıdır. Ya da herhangi bir pilav da olabilir.
Sahura kalkamayanlar temcit okunurken uyanırlardı. Bu nedenle aceleyle iftardan kalan pilavı ısıtıp sahur yaparlardı. İşte “temcit pilavı” deyimi buradan ortaya çıkmıştır.