Hendek Savaşı: Müslümanların son savunma savaşı
Hendek Savaşı, Yahudilerin de desteğini alan Müşrikler ile Müslümanlar arasında hicretin beşinci yılında Medine önlerinde yapılmıştır. 1 Mart 627’de başlamış 27 Mart 627’de bitmiştir. Kuşatma 27 gün sürmüştür. Müslümanlar için bir savunma savaşıdır. Şehrin etrafına kazılan hendeklerden dolayı bu ismi almıştır. Hendek savaşı fikrini veren sahabeler Selman-ı Farisi’dir. Müslümanların savunmadan saldırıya geçtiği savaştır. Ahzap Suresi adını Hendek Gazvesi’nden alır.
“Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.
Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.
İşte orada mü’minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.
Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, ‘Allah ve Resûlü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar’ diyorlardı.” (Ahzâb 33/ 9-12)
İçindekiler
- 1 Hendek Savaşı
- 2 Hendek Savaşı’nın nedeni
- 3 Hendek Savaşında Müşriklerin ve Müslümanların ordu sayısı
- 4 Hendek kazma fikrini veren kimdi?
- 5 Hendekler nasıl ve nereye kazılacaktı?
- 6 Nuaym b. Mesud’un savaşa etkisi
- 7 Amr bin Abdûved ve Hz. Ali’nin savaşı
- 8 Hz. Peygamber’in Hendek Savaşı’danki bedduası
- 9 Hendek Savaşı’nın sonucu ve önemi
Hendek Savaşı
Müslümanlar, Uhud Savaşı’nda ilk yenilgilerini almışlardı ve savaşın üstünden iki yıl geçmişti. Bu kısmen de olsa yaşanan mağlubiyetten sonra yeteri kadar ders de çıkarmışlardı. Öyle ki bu iki yıl içerisinde Müslümanlar bayağı bir toparlanmışlar, hatta eskisinden de daha fazla güçlenmişler ve İslam’a inananların sayısını da arttırmışlardı.
Hendek Savaşı’nın nedeni
Müşrikler iki yıl gibi kısa bir süre içerisinde, tekrar ayağa kalkamayacaklarını zannettikleri, Müslümanların toparlanabilmesini maalesef ki kabulllenemediler. Bu kabullenememe durumu bir savaşın daha yaklaştığını gösteriyordu. Üstelik tam da o sıralarda Müslümanlar ve Yahudiler arasında da birtakım problemler ve gerginlikler yaşanmaya başlandı.
Bu problemlerden biri de Hz. Peygamber ile aralarında yaptıkları antlaşmaya uymayan hatta Peygamber Efendimizi öldürmeye kadar yeltenen Nadiroğulları Yahudileri’nin Hayber’e tahliye edilmesiydi. Bu duruma çok öfkelenen Yahudiler müşriklerden oluşan Kureyş kabilesi ile anlaşmaya karar verdiler. Oysa ki bu sürgünün kendileri için bir mükafat olduğunun bile farkında değildiler. Çünkü Peygamber Efendimiz daha kötüsüyle karşılaşmamaları için aslında onlara bir merhamet göstermişti. Allah celle celalühü’nün er-Rahman ismi tecelli etmiştti.
Hicretin beşinci yılına gelindiğinde, daha önce Medine’den sürgün edilen ve Hayber’e tahliye edilen Yahudiler intikam için harekete geçtiler. İlk işleri olarak müşrikleri kışkırtmaya başladılar. İçlerinden bir kısmı Mekke’ye geldi. Henüz o zamanlar Müslüman olmamış olan Ebu Süfyan’a ve beraberindekilere, “Muhammed’e düşmanlık etmek ve onunla çarpışmak üzere sizinle anlaşmaya geldik” diyerek; ortak hareket etme teklifinde bulundular.
Ebu Süfyan ise “Hoş geldiniz. Hoş geldiniz! Muhammed’in düşmanları bizim için insanların en değerlisidir” diyerek bu teklifi büyük bir sevinçle kabul etti.
Kureyşliler için bu reddedilemeyecek bir teklifti. Çünkü ticaret kervanları Suriye yolundan geçiyordu. Müslümanların tehdidi altındaydı. Stratejik olarak onların ve bölgenin güvenliğini sağlayabilmek için Medine’deki bu Müslüman oluşumunu yok etmek zorundaydılar. Hâl böyleyken Yahudiler tarafından yapılan mezkûr teklif müşriklerin iştahlarını bir hayli kabarttı. Bu amaçla tek tek tüm kabileleri dolaştılar, gönüllü onlarak katılanlar olduğu gibi Muhammed’e (s.a.v) karşı savaşmak için isteksiz olanlar da vardı. İsteksiz olanları da mal mülk yardımı ve para ile kandırıp ikna ettiler.
Süleymanoğulları, Fezareliler, Esedoğulları, Gatafanlılar, Eşcalılar ve Mürreoğulları ve benzeri nüfuzlu Arap kabileleri ne yazık ki Müslümanlara karşı müşrikler ile ortak hareket etme kararı aldılar. Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara karşı kurulan bu ittifak Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Ahzap Suresi”nin adı olmuştur. Yani gruplar, müttefikler demektir.
Hendek Savaşında Müşriklerin ve Müslümanların ordu sayısı
Müslümanlara karşı müşriklerden oluşan bu ittifak 10 bin kişiydi. Komutanı ise Ebu Süfyan’dı. Ebu Süfyan on bin kişilik ordusunu arkasına alarak Medine üzerine harekete geçti. Müşriklerin Mekke’den ayrıldıktan sonra bu duruma bazı kabileler tepkisiz kalamadı. Huzâa kabilesinden bir grup haberci Hz. Muhammed (s.a.v)’e Kureyşlilerin savaşmak için 10 bin kişilik bir orduyla yola çıktığını haberini ulaştırdılar. Müslümanların ise ordu sayısı 3 bindi.
Hendek kazma fikrini veren kimdi?
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ashabıyla bu konuda ne yapmaları gerektiğini derinlemesine istişare etti. Hz. Peygamber istişare etmeyi sever, herkesin fikrine saygı duyar ve onları dinlerdi.
Ashabından Selman-ı Farisi, “Ya resulallah! Biz İran’da iken düşman atlılarını durdurmak için etrafımıza çepeçevre Hendek kazardık.” dedi. Selman-ı Farisi’nin bu fikri karşılık buldu. Daha önce yaşanan Uhud Savaşı’dan ders alan Müslümanlar, Peygamber’in sözünden çıkmamaları gerektiğini öğrenmişlerdi. Bu nedenle savunma yapılmasına itiraz edilmedi.
Hendekler nasıl ve nereye kazılacaktı?
Medine volkanik bir bölge olduğundan dolayı arazi yapısı keskin taşlardan oluşuyordu. Bu nedenle müşriklerin ve Yahudilerin gelebilecekleri sadece iki tane yol vardı. İstişarede müşriklerin yalnızca kuzey tarafından yahut güneydeki vadi kısmından girebilirleceklerine kanaat getirildi. Het ihtimale karşı da vadi tarafına bir grup nöbetçi bırakıldı.
Böylece hendekler Mezad’dan Zubab’a ve Ratic’e kadar uzanacak şekilde kazılması kararlaştırıldı. Karargahları ise Sel Dağı eteğine konuşlandırıldı. Hendekler büyük bir güçlükle kazılıyordu. Hatta düşman ordusunun geldiği vakit hendeklerin hazırmolup olamayacağı bile kestirilemiyordu. Fakat şu var ki Peygamber’in sözünden çıkmayan inananlar büyük bir inançla kazmaya devam ediyordu. Hendek savaşında 5.5 kilometre uzunluğunda hendek kazıldı. Genişliği 9 metre derinliği ise 5.5 metreydi.
Nuaym b. Mesud’un savaşa etkisi
Bu sırada müşriklerin bilmediği bir durum daha vardı ortada. Eşca kabilesinin reisi Nuaym b. Mesud, savaş başladığı sırada Müslüman olmuştu. Gizlice Peygamber Efendimize gelip Müslüman olduğunu belirtti. Peygamber efendimizin hizmetinde olacağını söyledi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, “Elinden geliyorsa insanların savaştan çekilmelerini sağla” dedi.
Nuaym b. Mesud, Efendimizin bu sözü üzerine müşriklerin yanına gitti. Yahudilerin onları yarı yolda bırakacağını söyledi. İleri gelenlerinden bazılarını esir vermedikçe kurtulamayacaklarını da ekledi. Sonra aynı şekilde Yahudilerin de yanına gitti. Onlara da Müşriklerin kendilerine ihanet edeceklerini söyledi. Bunun üzerine kabileler arasında bir güvensizlik oluştu. Oluşan bu gerginlik ve güvensizlik birbirlerine elçiler gönderip işin aslını öğrenmeye çakışmalarına rağmen kalıcıydı.
Amr bin Abdûved ve Hz. Ali’nin savaşı
On bin kişilik orduya sahip olan müşrikler hendekleri aşmaya çalıştılar. Bu çabayı hendeklerin kenarından bir yol bulup gerçekleştiren Amr bin Abdûved’ti. Hendek’i geçtikten sonra “benimle kim savaşacak” diyerek Müslümanları savaşa çağırdı. Hz. Ali ortaya çıktı ve Peygamber Efendimizden Amr Bin Abdûved ile savaşmak için izin istedi.
Amr Bin Abdûved fiziki olarak güçlü görünüyordu. Hz. Ali’yi çabucak yenebileceğini düşündü. Karşılıklı dövüş başladığında bir süre çatıştılar. Ancak Hz Ali keskin kılıç darbesi ile Amr Bin Abdüved’i öldürdü. Amr Bin Abdüved’in öldüğünü gören onunla birlikte hendekleri geçen askerleri kaçıştılar.
Hz. Peygamber’in Hendek Savaşı’danki bedduası
Bunun üzerine müşrikler savaşı daha ileri bir boyuta taşıyarak akın akın hendeklere yöneldiler. Bu sırada ikindi namazını kılamadıkları ve sahabelerin bu duruma çok üzüldüğünü gören Hz. Peygamber müşriklere o anda “Allah onların evlerini ve mezarlarını ateşle doldursun! Güneş batana kadar bizi ikindi namazından alıkoydular” diyerek beddua etti.
Allah (C.C.) savaşın kazanılacağını müjdesini gönderdi
Müşrikler son kez güçlerini topladı. Müslümanlara tekrar yoğun bir şekilde saldırma kararı almışlardı. Ancak bu saldırının öncesinde Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e Allah’ın bir çöl kasırgası ile müşrikleri yerle yeksan perişan edeceği muştulanmıştı. Bu son hücumun gecesindr gök korkunç bir şekilde gürlemiş, çöl soğukları başlamış, binek hayvanlar doğanın bu tepkisinden korkup sağa sola kaçışmışlardı. Müşriklerin bundan dolayı kalbine müthiş bir korku çökmüştü.
Benzer bir iç sıkıntısı Müslümanlarda da vardı. Müslümanlar içerde Kurayzaoğulları’nın tehdidi altındaydı. Dışarıda ise Müşriklerin yoğun bir saldırı saldırısı vardı. Düşmandan bilgi toplamak için görevlendirilen Huzeyfe b. Yeman yıllar sonra yaşadıkları korku ve heyecanın şiddetli soğuğa rağmen kendilerini adeta hamamda gibi hissettiklerini söyleyerek anlatacaktı.
Hendek Savaşı’nın sonucu ve önemi
Hendek Gazvesi sona yaklaşıyordu. Müşrikler hendekleri geçemiyor ama geri de dönmüyorlardı. Müslümanlar ise hendekler arasına sıkışmıştı. Bu nedenle iki taraf içinde kıtlık başlamıştı. Ancak nir süre sonra hem hava şartları hem de kıtlık müşriklerin geri çekilmesine neden oldu. Ebu Süfyan kuşatmayı kaldırdı ve Mekke’ye döndü. Savaşta sadece 6 Müslüman şehit oldu. Müşriklerin ordusundan ise 8 kişi öldürüldü. Müslümanları tamamen ortadan kaldırmak için Medine’ye gelen müşrikler ve Yahudiler amaçlarına ulaşamadılar.
Hendek Savaşı önemi
Müşriklere karşı yapılan üç savaştan biri olan Hendek Savaşı Müslümanlar için dönüm noktasıydı. Savunma savaşlarının sonuncusu olan bu savaş için Peygamber Efendimiz, “Artık biz onlara karşı savaşacağız onlar ise bize karşı savaşamayacaklar.” (Buhari) buyurdu. Bu hadis hendek savaşının önemini gösteriyordu. Üstünlük bundan sonra müslümanlara geçmişti. Henfek Savaşı üstünlüğün müslümanlara geçtiği savaştır. Ayrıca Kureyşli müşriklerin Medine’ye saldırıları bu savaşla son bulmuştur. Ticaret yollarının ve Müslümanların güvenliği sağlanmıştır. Başka milletlerle iletişim artmış ve İslamiyet’in yayılması hızlanmıştır. Arap kabilelerin İslamiyet’e geçişini hızlandırmıştır. Medine’den Yahudiler tamamen çıkarılmıştır.