Kutsal Emanetler’in İstanbul’a uzanan tarihi yolculuğu
Kutsal Emanetler (Emanat-i Mübareke) kavramı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)’e, ashabına ve diğer peygamberlerimize ait eşyaların yanında Mekke ve Medine’den gelen Türk-İslam tarihi için önemli eşyaları da kapsayan bir kavramdır. Bu eşyaların maddi değerleri büyüktür. Maddi değerlerinden çok daha fazla her birinin ayrı ayrı manevi değeri mevcuttur. Tarihte, Kutsal Emanetleri elinde bulunduran devlete her zaman İslam aleminin lideri gözüyle bakılmıştır. Bu nedenle Kutsal Emanetler’in İstanbul’a uzanan tarihi yolculuğu da önemlidir.
İçindekiler
Yavuz Sultan Selim ve Kutsal Emanetler
Yavuz Sultan Selim’in saltanatı 8 yıl sürmüştür. Ancak kısa süren padişahlık döneminde çok büyük başarılara imza atmıştır. Sultan Selim, Osmanlı’nın bir cihan devleti olmasında en çok katkı yapan padişahlardan biri olmuştur. Sultan Selim’in Osmanlı’yı yukarı taşıdığı en önemli olaylardan biri de 1516-17 Büyük Mısır Seferi (1516-1517 Osmanlı-Memlük Savaşı)‘dır. Savaş sonrası Hilafet, Osmanlı Devleti’ne geçmiştir.
Sultan Selim, savaş sonrası tüm İslam dünyasını Osmanlı’nın çatısını altında toplamıştır. Kendisi de İlk Osmanlı Halifesi unvanına nail olmuştur. Bu vesileyle İslam tarihi için önemli olan ve hatta Haçlı Seferleri, Moğol istilası gibi yıkıcı dönemlerde dahi büyük bir özenle korunan Kutsal Emanetler de Osmanlı’ya intikal etmiştir. Daha önce Emevi, Abbasi ve Memlûk Devleti’nin elinde bulunan emanetlerin Osmanlı’ya geçmesi Osmanlı’nın dünya hükümdarlığını da meşru hale getirmiştir.
Mukaddes Emanetler bir dini merasimle Yavuz Sultan Selim’e takdim edilmiştir. Ardından Osmanlı askerlerinin koruması altında Kur’an-ı Kerim okunarak İstanbul’a getirilmiştir. Memlük Sultanı Kansu Gavri savaşı kaybetmesi halinde Mağrib’e kaçırılması için İskenderiye Kalesi’nde beklettiği Kutsal Emanetler, Mısır hazinesi arasında bulunmuştur.
Yavuz Sultan Selim’in İstanbul’a getirdiği Kutsal Emanetler
Evliya Çelebi’nin aktardığına göre Yavuz Sultan Selim’in İstanbul’a getirdiği Kutsal Emanetler şunlardan oluşmaktadır: “Üzerinde aslan tasviri ve kûfî hatla “nasrun minellah” yazısı olan kırmızı bir sancak, mücevher kakmalı bir kutu içinde Hz. Peygamber’in Uhud Gazvesi’nde kırılan dişi (dendân-ı saâdet), bir tutam lihye-i saâdet (sakal-ı şerif), sürmedan ve mili, hurma lifinden örülerek içi ziftle sıvanmış bir adet abdest ibriği, sanavber ağacından bir tesbih, bir kıta şimşirden nalın, bir asâ, pâpûş-ı şerif, iki kıta hırka-i şerif, hurma lifi, sarıya mâil beyaz pamuklu ince dokuma bir hil‘at, bir kara kılıç, bir deve yünü kuşak, bir deve yünü ridâ, bir deve yünü destâr-ı şerif ve beyaz sûzenî arakıyye. Bunlar iç içe altın sim işlemeli bohçalara sarılmış ve üzerlerine “Hâzâ muhallefâtü Resûlillah” yazılmıştı.” Kaynak
Yine Evliya Çelebi’nin aktardığına göre, Sultan Selim bu eşyaları yüzüne gözüne sürmüştür. Ve “Şefaat yâ Resûlellah” diyerek mühürlemiştir. Sonra bir gemiyle Hz. Yusuf’a ait olduğu belirtilen bir sarık, bir bıçak, bir güneş saati ve dört halifenin kılıçları ile birlikte İstanbul’a göndermiştir.
İstanbul’a getirilen Kutsal Emametler, Topkapı Sarayı içerisinde bir süre Hazine-i Hümayun’da korunmuştur. Sonra Has Oda Kasrı’na taşınmıştır. Ardından burada Mukaddes Emanetler Dairesi açılmıştır. Muhafazasına burada devam edilmiştir. Kutsal emanetlerin İstanbul’a getirilişi sadece Yavuz Sultan Selim dönemi ile sınırlı kalmamıştır. Bazen devlet eliyle satın alınarak Kutsal Emanetler hazinesi genişletilmiştir.
Çöl Kaplanı: Fahrettin Paşa ve Kutsal Emanetler
İstanbul dışındaki Kutsal Emanetler’in İstanbul’a getirilmesinde savaşlardan ya da hırsızlıklardan korunmasında en büyük katkılardan birini de “Çöl Kaplanı” lakabı ile tanınan Medine Müdafii Fahrettin Paşa yapmıştır.
1. Dünya Savaşı sırasında, yıllarca Sürre Alayları aracılığıyla Mekke ve Medine’ye gönderilen hediyeler tehlikeye düşmüştü. Oradaki kutsal emanetler de tehlikeye girmişti. Çünkü Fahrettin Paşa, İngilizlerin etkisindeki Şerif Hüseyin’in isyan çıkaracağına ilişkin duyum almıştı. Duyum doğru çıkmış ve isyanla birlikte çatışmalar başlamıştı.
Böyle bir baskı altında Fahreddin Paşa (kendi ihtiyacı olmasına rağmen) 2 bin askeri Hz. Muhammed’in türbesi Ravza-i Mutahhara’da bulunan Kutsal Emanetlerin İstanbul’a sevki için görevlendirdi. Kutsal Emanetler’in yolculuğu bir tren ve 2 bin asker eşliğinde 14 Mayıs 1917’de başladı. 27 Mayıs 1917’de İstanbul’a ulaşarak Topkapı Sarayı’na teslimiyle son buldu. Fahrettin Paşa ve askerlerinin direnişi ise tam 2 yıl 7 ay boyunca devam etti.
Fahrettin Paşa’nın Medine’den İstanbul’a gönderdiği Kutsal Emanetler
Bu emanet hazineler arasında ise Kevkeb-i Dürri adlı büyük elmas parçaları, şamdanlar ve avizeler vardı. Ayrıca kandiller, kandil askıları, mücevher, mücevher kutuları, yelpazeler ve tespihler de bulunuyordu. Bunlarla birlikte nadir yazma eserler, Hz. Osman’ın ceylan derisine el yazmalı Kuran’ı, Hz. Fatma’nın mezarına gönderilmiş olan sanduka, değerli taşlarla süslenmiş Kuran kapları, işlemeli tuğra ve rahleler getirilen emanetler arasındaydı.
Kutsal emanetler bugünkü Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenmektedir. Bugün bu kutsal emanetleri bizlere ulaştırıp görmemizi sağladığı için Rabbim, Yavuz Sultan Selim Han’dan ebedi razı olsun,